Gökçeada - İmroz

Hüznün, terk edilmişliğin yoğun olarak hissedildiği bir ada Gökçeada.Tarihi yerleri gezmeyi seviyorsanız gidebileceğiniz yerler listesine ekleyebilirsiniz.Benim böyle gezmek istediğim yerlerin uzunca bir listesi var.Ama bazı yerlere hiç gidemeyebilirim belki.Machh pichhu gibi.mesela.Terk edilmiş evler insanı çok üzüyor ama yine de gidip görmenizi tavsiye ederim.Uzun el değmemiş sahillere sahip,denizi pırıl pırıl.Gezilmeye, görülmeye değer çok güzel yerleri var.Adaya mutlaka bir araç ile gidin derim.O zaman dilediğiniz gibi her yeri gezebilirsiniz.

Gökçeda'ya   feribot ile gittiğinizde Kuzulimanı'na ulaşırsınız, merkeze uzaklığı 7 km. 'dir.Kuzulimanı'ın bulunduğu yerde de bir ufak bir yerleşim yeri vardır.Bozcaada'yı bilinenler Gökçeada'dan belki sıkılabilirler.Biz de  Gökçeada'ya ilk gittiğimizde 1 -2 gün kalır döneriz demiştik ama 7 gün geçirdik orada.Biz Kaleköy'de bir pansiyon ayarlamıştık.Kaleköy merkeze 4 km. uzakta bulunan eski bir Rum köyü.Gerçekten çok çok
 güzel bir köy.Kaleköy aşağı ve yukarı Kaleköy diye ikiye ayrılır.Aşağıda Kaleköy bir balık barınağıdır.Barlar , restoranlar ve çay bahçeleri bulunur.Yukarı Kaleköy'de eşsiz güzellikte bir Rum köyüdür.Tepede bir köydür ve manzarası çok çok güzeldir.Büyük şehirlerden birinde yaşıyorsanız eğer mutlaka buradaki dost insanlarla vakit geçirip manzaranın eşliğinde bol güzel saatler geçirin derim.

Bu fotoğrafları kaldığımız pansiyonun bahçesinde çektim.Konum olarak çok güzel bir yerdeydi.Bahçesinden bütün manzara ayaklarınızın altındaydı.Bir de hamak vardı ve keyfimize diyecek yoktu.


Bu çiçeklerde Gökçeada'da çektiğimiz fotoğraflardan bazıları, gerisini görmek isterseniz buradan bakabilirsiniz.Üzerine kelebekler doluştuğunda yakalayıp fotoğraf çekebilmek için çok uğraştık.

Kaleköy'de ve diğer köylerde bulunan eski evler taş kullanarak yapılmıştır, çook güzel mimariye sahip.Kaleköy'de Cenevizlilerden kalma kalenin kalıntıları mevcut.En tepeye çıktığınızda denize bakan tarafta bulunuyor.Ve mutlaka akşama doğru çıkıp güneşin batışını buradan seyredin derim.İnanın çok güzel bir manzarası var.

Ceneviz kalesinden başka çok eski tarihlerden kalma, yıkılmaya yüz tutmuş bir kilise var.Bahçesinin ve özellikle kiliseye giriş kısmının yerdeki taş işlemesi çok güzel.İçeriye girmek yasak, girip içini göremediğim için üzüldüm.Bu kalenin yanında çok güzel bir aile çay bahçesi var.Ayrıca oradan adaya has karadut reçelini satın alabilirsiniz.

        

Eski yapılar içinde dolaşmayı, geçmişte neler yaşanmış olabileceğini düşünmeyi ve hikayelerini dinleyebilmeyi ( bölgede dinlenebilecek kimse kalmışsa ) çok severim.İnsanların geçmişlerini unutmamalarını severim.Geçmişi unutmamak geleceğe daha doğru bakmayı sağlar diye düşünürüm.

Kale kalıntısından görünen ilk evler Kaleköy de bulunan eski yapılar.Biraz ilerde gördüğünüz yer tepenin aşağısında bulunan ovada yeni yerleşimlerden biri.Köyün adı Yeni Bademli.Tam bir pansiyon köyüdür.Ada'ya sonradan yerleştirilenlerin oluşturduğu bir köy.Doğal sebzeleri ile ünlüdür bu köy.Yukarıda da eski Bademli köyü bulunuyor.Burası da eski bir Rum köyü.Değişik bir mimariye sahip bu köy görmeye değer yerlerden birisidir.Burada bir çeşme var aynı yerden iki ayrı su akıyor.Gerçekten görmeye değer bir çeşme.Ayrıca kilisenin yanındaki okulun bahçesinden gün batımını da seyredebilirsiniz. 

Gün batımını seyredebileceğiniz diğer yerde de bahsettiğim gibi Kaleköy'ün tepesinde bulunan bu kale kalıntısının bulunduğu yer.Oraya oturun Pansiyonda kalıyorsanız bir piknik sepeti hazırlayın.Mevsim sebzelerinden hazırlanmış bir sandviç ya da dürüm  ve içecek bir şeyler.Ve akşam yemeğinizi yanınıza alarak bir yer seçin ve oturun.Gün kararmadan adanın manzarasını seyredin.Hava kararmaya başlayınca da güneşe çevirin kendinizi.Manzaranın tadını çıkararak tarihi eserler arasında gün batımı pikniği yapın.Unutamayacağınız bir manzara sizi bekliyor.Tepede bir de kafe bulunuyor.Bir şeyler hazırlamak istemezseniz oradan sipariş edip manzaranın keyfini çıkarmaya bakın.İşte gecenin başlangıcı.

Görülmeye değer bir çok yeri var.Mutlaka bir kez olsun gidin, tarihini öğrenin, doğal güzelliklerini ve tarihi güzelliklerini keşfedin.

Kuzulimanı'na varmadan önce Kaşkaval adında bir yer var.Burada peynir kayalıkları adı verilen deniz dalgalarının biçimlendirdiği kayalıklar var.Bazı sahillerde de görebilirsiniz ama en güzel yolu bir tekne kiralayıp denizden seyretmek.Ayrıca bu bölgede Türkiye'nin ilk Su altı Milli Parkı var.Bu park balık çeşitliliği açısından Dünya'nın en iyi yeridir, bir de Akdeniz Fokları vardır.Su altı Milli Parkı'nda çok fazla su altı mağarası bulunmaktadır, mağaraların sayısı bilinmemektedir.Sıcak ve soğuk yer altı kaynak suları da başka bir özelliğidir buranın. Ada'da tekne ile gezmenin diğer güzelliği de el değmemiş güzellikte olan koyları. 
Gökçeada'ya gittiğimizde bir harita satın aldık ve gidebileceğimiz her yere gitmeye çalıştık.Eski yerleşim yerlerini gezdik.Zeytinli Köyü' de gezmeye değer güzellikte bir Rum Köyü.Burada da mutlaka dibek kahvesini için, çok meşhur bir kahve imiş.Ada'nın batısına doğru gittikçe bir köy karşınıza çıkıyor.Burası terk edilmeden önce Türkiye'nin en büyük köyü imiş.İnsanlar taşıyabilecekleri eşyaları alıp diğer büyük eşyalari bırakıp gitmişler.Şimdi bir hüzün köyü burası.Burada birde tarihi bir çamaşırhane var.Ayrıca Ada'nın en güzel kaynak suyu buradan akar, içmeden geçmeyin.Dereköy'den ilerlediğinizde Uğurlu plajına ( Gizli Liman ) gidersiniz.Türkiye'nin en batı ucudur burası.Denizi pırıl pırıldır.El değmemiş güzellikte çevresinde hiçbir yapının bulunmadığı tertemiz bir yer.
 
Bu fotoğraf Uğurlu plajından değil ada'nın diğer güzel plajı Laz Koyunda.Biz ada'da kaldığımız sürece burada çok güzel zaman geçirdik.Birde Karabatak kuşunun saldırısına uğramasaydım daha iyi olurdu ama....:))Saldırı dediğime bakmayın.Sadece yanıma geldi ve kolumdan minicik bir gaga izi bıraktı.Bu arada taşların rengi o kadar güzel ki.Denizin içinde kıyıda uzanın ve dalgalar vurduğunda taşların sesini dinleyin.O kadar güzellikte taşlar var ki.Denizin dalgalarının taşlara verdiği yuvarlaklıkla içinde bulunan farklı renklerle göz alıcı bir güzelliğe sahip.


Gökçeada'nın bir koyu rüzgar sörfü yapmak için çok uygun bir yer.Orada bir de rüzgar sörfünü öğrenebileceğiniz bir okul bulunuyor.Yurt dışından da sörf için gelen turist sayısı çok fazla.  


Burası da Gökçeada'nın en yüksek köyü olan Tepeköy.Tepeköy de eski bir Rum Köyü.Konum olarak o kadar eşsiz bir yerde ki, sanki etrafınız dağlar ile çevrilmiş.Bütün tepeler size amade gibi duruyor karşınızda.Tepeköy'de görülmeye değer çok tarihi yapı var.Su değirmeni, kilisesi ve mezarları görülmeye değer.

Tepeköy'de festivaller olur.Ada'da yaşayan Rumlar ve dışarıdan gelen turistler ile çok eğlenceli zaman geçirilir.Geleneksel olarak her yıl yapılır ve çok kalabalık olur.Tepeköy'de bir de restoran var ve festival olduğunda bir sürü sergi açılır.Hediyelik eşyalar alabileceğiniz ilginç objeler bulabilirsiniz.

Bunların dışında Aydıncık'taki tuz gölünde flamingolar varmış ama biz göremedik.Flamingoları görmeyi ve fotoğraflamayı çok isterdim.Umarım bir dahaki gidişimde........


Bir dahaki gezilerde, güzel anlarda görüşmek üzere..........Şimdi de burası nere derseniz geri dönüş yolumuzun başlangıcı.Ada'dan doğal ürünler alıp yolculuğumuza başlamak için feribotu bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...