Luzern


Luzen İsviçre'nin en çok turist gelen şehri.Orta Çağ'dan kalma bu gün yapılmış gibi korunmuş değerli mimari yapıları,Luzern gölü ve çeşitli şekillerde tırmanış olanağı sunan Pilatus Dağı, çiçeklerle donanmış bakımlı ve düzenli sokakları turistlerin şehre dolması için yeterli sebeplerden.Luzern şehrinin sembolü 14 yüzyılda insan eli ile inşa edilen en uzun ahşap köprü olan Şapel Köprüsü ( Kapellbrrücke )dür.Bu köprü Luzern'in içinden geçen Reuss Nehrinin üzerinde kuruludur.Üçgen bir tavana sahip ve içinde belli aralıklarla o dönemi yansıtan resim çalışmaları mevcut.Yüzlerce yıllık olan bu ahşap köprü çok iyi korunarak günümüze kadar gelmiş.En son 1993 yanmış ve büyük bir bölümü zarara uğramış ama yapılan restorasyonun sonunda yeniden açılmış.Köprünün içine yapılan resimleri Heinrich Wegman adında bir ressam yapmış.




Tarihi ahşap köprüye yapılan bu resimler de sık sık restore edilerek korunmuş.Resimleri incelediğinizde o zamanlardaki şehrin kurulumunun nasıl olduğunu tahmin edebiliyorsunuz.Üzerinde geçmişin izlerini tamamiyle taşıyor.Böyle tarih kokan yerlerde gezmek, dokunmak, o zamanlardaki yaşantıyı düşlemek güzel bir duygu. 




İnanılmaz  bir turist vardı,özellikle Japon turistler çok fazlaydı. Şehrin içinde yürüyüş yapıp ünlü İsviçre saatlerini satan dükkanları ve çikolatalarını görebilirsiniz.Tarihi şehir merkezinde dolanmayı da unutmayın.Çikolatalarından tatmayı da.Köprünün girişinde şehirde dolaşabileceğiniz yerlerin yönlerini belirten işaret tabelaları var.İsviçre'de otobüsler, trenler bütün ulaşım araçları çok dakik.Gitmek istediğiniz yere çok rahat ulaşabilirsiniz.


Köprünün üzerindeki bu kula o zaman hapishane olarak inşa edilmiş.Şimdi ise manzarası mükemmel olan bir yere sahip.Orada oturabilmeyi isterdim.Luzern temizliği, tarihi, müzeleri ve dünyanın bütün markalarını barındıran dükkanlar ile dolu  çok güzel bir şehir.Küçük samimi meydanları,çiçeklerle bezeli evleri insanı büyülüyor.



Şehrin her tarafı yeşilliklerle süslü.Şehrin içinde mutlaka dolanın.Bir bakarsınız önünüze Goethe'nin yaşadığı ev çıkar ya da aslanlı anıt.Aslanlı anıt 1792'de Tuilerien'de şehit düşen İsviçrelilerin anısına yapılan dünyanın en ünlü tarihi yapısı.Heldentod  ( Kahraman ölümü ) isimli heykel,ölmek üzere olan aslanın heykelidir.


Luzern'de dolaşırken çok yağmur yağdı.İsviçre'de unutulan eşyalar belediyelerde tutuluyormuş.Belli bir süre sonrada satışa çıkıyormuş.Yağmur yağınca oradan çok cüzi bir paraya şemsiye aldık.Böylece gezimiz yarım kalmadı.Luzern'de köprüden karşıya geçince etrafta çok güzel cafeler vardı.Bir şeyler yiyebileceğiniz ya da sıcak soğuk içecekler içebileceğiniz mekanlar çoktu.Cafelerin tarafından karşıya bakınca büyük bir modern müze dikkatimi çekti.Resim yapan biri olarak gezemediğim üzüldüm.Ama sonra daha çok seveceğim bir fırsat yakaladım.


Karşı tarafın sokaklarında dolaşırken birden karşımıza Picasso Müzesi çıktı.Ve bu fırsatı kaçıramazdık.Picasso'nun çizimlerine yer verilmişti daha çok bir de bolca fotoğraf vardı.Bu müzeyi gezmek benim için çok heyecan verici idi.İçeride bolca zaman geçirip, birkaç broşür ve kart alıp çıktık.


Bu gezimin belkide en güzel kısmıydı benim için.Hayranı olduğum bir sanatçının eserlerini yakından görmek mutluluk verici.



Zamanın olduğu sürece bol bol vakit geçirebileceğiniz, her yönüyle sizi büyüleyen, her mevsim farklı bir güzelliğe sahip bir şehir Luzern.Bir çok olanak sunuyor size tarihiyle, doğasıyla.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...