Yoros Kalesi

Hafta sonu ne yapabiliriz derken arabamıza atlayıp yol bizi nereye götürürse gidelim dedik.İstanbul'un avrupa yakasında oturuyoruz bu arada.Boğaziçi köprüsünden karşıya geçip, sahile paralel yoldan kıyı boyunca ilerleyelim dedik.Yol bizi en son Anadolu Kavağı'na kadar götürdü.Anadolu Kavağı'nın vapur iskelesinin olduğu yer çok güzel..Küçük bir tatil köyü havası var, aslında Büyükada'yı da hatırlatıyor.Vapur iskelesinden akın akın yerli ve yabancı turistler geliyordu.Yabancı turistler bizden çok daha iyi biliyorlar nerelerin gezileceğini.Her şey güzelde, bir de yakana yapışır gibi müşteri kapmaya çalışan restoranlar ve cafeler olmasa, daha severek gezerdik eminim orayı.Böyle yapıştıkça insan yemek istediği şeylerden de vazgeçiyor.

Yoros Kalesi'nin içinde Bizans,Roma ve Osmanlı dönemlerine ait yapılar bulunmuş.Ortaçağ'dan kalmış İstanbul'da bulunan tek esermiş.Kale burada bulunan başka bir yapının yerine yapılmış.Kale yapılırken de bu yapının malzemelerini de kullanmışlar.Kalenin duvarlarına bakıldığında farklı malzemeler kullanıldığı açıkça belli oluyor.Bu kadar eski yapıların ayakta durabilmesi çok güzel.İçine giremiyorsunuz çünkü kazı çalışmaları yapılıyor.

                           

İskelenin olduğu yerden yukarıya tırmanmak bayağı yorucu ama sonucuna değiyor.Dilerseniz araba ile çıkış yolu da mevcut.Kalenin hemen altında cafeler var.Tepeye çıkmadan dinlenebilir.Bir çay molası verebilirsiniz.Boğaz ayaklarınızın altında bir yudum bir şey içmek yorgunluğun üzerine iyi geliyor.İstanbul'un ve uzun bir haftanın sonundan sonra yapılabilecek en güzel şey.

Karadenizin Boğaz'a döküldüğü yer.Manzarası görülmeye değer.Yukarıda sadece kalenin dış duvarlarını görebiliyorsunuz ama çıkmaya değer.Konum olarak çok güzel bir bölge.Antik çağda kalenin bulunduğu tepe Zeus Heiron'un adıyla anılıyormuş ve burası kutsal kabul ediliyormuş.
 Yoros Kalesi Karadeniz'in Marmara'ya döküldüğü boğazın başlangıç yerinde.Konumu itibari ile Roma, bizans ve Osmanlı dönemlerinde büyük öneme sahipmiş.Karadeniz ve Ege arasındaki ticari,askeri deniz trafiğinin kontrolü buradan yapılıyormuş.Burası Ortaçağ boyunca bir güç simgesi imiş.Tarihte bir çok kez el değiştirmiş.14. yy.'da Cenevizlileri,sonra da Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlıların eline geçmiş.Daha önce askerlerin ailelerini barındıran bir köy gibi imiş daha sonra garnizon olarak kullanılmış.Derler ya taşların dili olsa da konuşsa, kimbilir neler anlatırlardı.

İstanbulluların bir kere dahi olsa gittiği bir yer burası.Gitmeyenlerin de mutlaka oraya gidip bir kez dahi olsa görmesini öneririm.Gününüzü şenlendirecek etkinlikler içine yerleştirebileceğiniz bir yer olarak listeye eklemenizi öneririm. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...